Müvekkile ait aracın önleme araması kararına istinaden kolluk tarafından durdurulup adli arama kararı olmaksızın yapılan arama neticesinde aracın kapalı bagajından ele geçirilen patlayıcı maddelerin suçun maddi konusunu oluşturmayacağı, suçun delili olarak hükme esas alınamayacağı savunmamız dikkate alınarak müvekkil hakkında "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez." gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Karar gerekçesinde Anayasanın 38. Maddesi ve CMK nın 119. Maddesine atıfta bulunulmuştur:
“Dosya kapsamında yer alan kolluk tutanaklarında, araç sürücüsünün rızası doğrultusunda söz konusu 34 …… plaka sayılı aracın kapalı bagaj kısmında yapılan arama sonucu patlayıcı madde yapımında kullanılan materyallerin ele geçirildiğinin belirtildiği, kolluk görevlilerinin önleme araması kararına istinaden kişisel tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde etmesi durumunda kişiyi durdurup yoklama biçiminde kontrol yapabileceğinin bilindiği, ancak 5271 sayılı CMK'nın 90. maddesi hükümlerine göre, ihbar alınmaksızın aniden ortaya çıkan durumlarda kolluğun yakalama yetkisinin olduğu ancak CMK’nın 90/5. maddesi uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında hemen Cumhuriyet savcısına haber verilmesi ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işlem yapılması gerektiği gibi, CMK'nın 2/e, 161. maddesinin 2. fıkrası ve PVSK'nın Ek 6. maddeleri gereğince edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan kolluğun, suçüstü halinde de acele tedbirleri aldıktan sonra olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için durumu derhal Cumhuriyet savcısına bildirerek gerekli soruşturma işlemlerini yapması gerektiği, keza Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin ‘‘Karar alınmadan yapılacak arama’’ başlıklı 8/f. maddesinde yer alan ''ilgilinin rızası ile ...'' ibaresi Danıştay 10. Ceza Dairesinin 13.03.2007 tarihli, 2005/6392 E ve 2007/948 K sayılı kararı ile iptal edilmiş olup, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 14.09.2012 tarih 2007/2257E ve 2012/1117 kararı ile iptal kararı onandığı, söz konusu olayda kolluk ekiplerince suç unsuru veya suçun tespit edilip bahse konu suça konu eşyaların rıza ile teslimi halinde yapılan işlemin bir muhafaza işlemi olup el koyma işlemi olarak nitelendirilemeyeceği, fakat dava konusu olay örgüsünde böyle bir durumun söz konusu olmadığı ve kolluk tarafından yapılan işlemlerin usulüne uygun bir arama el koyma kararı gerektirdiği, bu kapsamda somut olayda saat 12:50'de araçta kapalı bagajda yapılan arama neticesinde ele geçen materyallerle ilgili, Cumhuriyet Savcısından gecikmesinde sakınca bulunan hal kapsamında belirtilen araçta ve şüphelilerin konutlarında saat 17:15 ile 22:15 arasında arama işlemi yapılabileceğine ilişkin derkenar karar verildiği, ancak dava konusu materyallerin Cumhuriyet Savcısının arama izni verdiği saatlerden önce saat 12:50 sıralarında zaten ele geçirilmiş olduğu, bu süre zarfında Cumhuriyet Savcısına ulaşılamadığından bahisle kolluk amiri tarafından verilmiş bir yazılı emre istinaden araçta arama yapıldığına ilişkin bir evraka rastlanılmadığı ve tutanak mümzi tanığın beyanlarında olay örgüsü bakımından tutanak içeriklerini doğrulamak dışında bir beyanda bulunamadığı, dolayısıyla 34 ….. plaka sayılı aracın bagajında yapılan arama işleminin CMK'nın 119. maddesine aykırı yapıldığının anlaşıldığı, Anayasamızın 38 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez." hükmü ve yine 5271 sayılı Kanun'un 206 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, 217 nci maddesinin ikinci fıkrası, 230 uncu maddesinin birinci fıkrasında da hukuka uygun surette elde edilen delillerin kullanılabileceği, kanuna aykırı elde edilenlerin ise hükme esas alınamayacağı, bu nedenlerle hukuka aykırı arama sonucu ele geçen maddenin ''suçun maddi konusu'' ve ''suçun delili'' olarak hükme esas alınamayacağı, nitekim Yargıtay 10.Ceza Dairesi'nin 06.01.2025 tarih, 2024/8417 Esas ve 2025/1 Karar sayılı içtihadı ile Yargıtay 7.Ceza Dairesi'nin 03.06.2024 tarih, 2021/2857 Esas ve 2024/6096 Karar sayılı içtihadının da bu yönde olduğu, diğer taraftan sanıkların usulüne uygun şekilde Cumhuriyet Savcısının yazılı emri ve bu emrinde belirtilen süre aralığında İstanbul Anadolu 3.Sulh Ceza Hakimliği'nin ……… değişik iş sayılı kararına istinaden konutlarında yapılan aramalarda da herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığının ve böylece atılı suç bakımından mahkumiyetlerine yeterli başkaca delil elde edilmediğinin görüldüğü, dolayısıyla sanıkların suçlamayı inkara yönelik savunmaları itibariyle üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden 5271 sayılı CMK nun 223/2-e maddesi uyarınca müsnet suçtan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiştir.”