[email protected] | 0216 336 0506

Makaleler

Makaleler

KANUNDA ÖNGÖRÜLMEYEN BİR SINIRLAMANIN TEBLİĞ İLE GETİRİLMESİ KUVVETLER AYRILIĞI REJİMİNE TERS DÜŞER.

Vergi Dairelerinin Standart İade Talep Dilekçesinin Süresinde Verilmediğinden Bahisle Kdv İade Talebini Reddetmesi:

Kanunda Öngörülmeyen Bir Sınırlamanın Tebliğ İle Getirilmesi Kuvvetler Ayrılığı Rejimine Ters Düşer, Kanunda Öngörülmeyen Bir Süre Sınırlandırması Getiren Tebliğ'e İstinaden Tesis Edilen İşlemde Hukuka Uyarlık Bulunmamaktadır.

Müvekkilimiz olan şirketin 2022/1 ilâ 12 dönemlerinde indirimli orana tabi teslimleri nedeniyle yüklendiği, ancak indirim yoluyla gideremediği KDV iade tutarını, izleyen yıl 2023/11 dönemine ilişkin KDV beyannamesi ile beyan ettiği, ancak iadenin yöntemine ilişkin standart iade talep dilekçesinin aynı süre içerisinde verilmediğinden bahisle KDV iade talebinin ilgili vergi dairesince reddedilmesi üzerine vergi mahkemesinde açtığımız iptal davası neticesinde;

İstanbul 1. Vergi Mahkemesi 2025/278 Esas ve 2025/1181 Karar sayılı kararıyla “3065 sayılı Kanunda indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağının en geç izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mahsuben iade edilebileceğinin düzenlendiği, ancak iade talebinin hangi belgelerin aranması suretiyle gerçekleştirileceği ve söz konusu belgelerin hangi süre içerisinde sunulması gerektiği hususunda bir belirlemede bulunulmadığı, bu noktada Maliye Bakanlığına verilen yetkiye istinaden çıkarılan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği ile iadeyle ilgili usul ve esasların düzenlendiği, bahsi geçen Tebliğ hükümlerine göre iade taleplerinin, en geç indirimli orana tabi işlemin gerçekleştiği yılı izleyen yılın sonuna kadar beyan edilerek standart iade talep dilekçesi ve birlikte aranan belgeler ile iade başvurusu yapılmasının zorunlu olduğu, aksi halde iade talebinin süre yönünden reddedileceğinin belirtildiği, bir diğer anlatımla Kanun yıl sonuna kadar iade talebinde bulunmayı yeterli görürken, Tebliğ hükümleri ile yalnızca süresi içerisinde beyanda bulunmanın yeterli olmadığı ayrıca iade talebinde aranacak belgelerin de aynı tarihe kadar sunulmasının arandığı, söz konusu belgelerin beyannameyle birlikte en geç izleyen yıl sonuna kadar verilmesinin zorunlu hale getirilmesi, süresinde beyanda bulunulan durumlar için belge eksikliğinin katma değer vergisi iade talebi yönünden hak düşürücü süre etkisi yarattığı, kişilerin bir takım haklarının kısıtlanmasını veya belli bir haktan yararlandırılmasının belirli sürelerle sınırlandırılmasını öngören düzenlemelerin, Anayasanın belirlediği sınırlar dahilinde, ancak yasalarla yapılabileceği hususu göz önüne alındığında beyanname ile süresinde yapılan iade talebinin, idarenin belirlediği iade için aranan standart belgelerle birlikte yapılmaması halinde süre yönünden reddedileceğine ilişkin düzenlemenin Tebliğ ile yapılmasının olanaklı bulunmadığı, keza 3065 sayılı Kanun'da iade talebi için süresinde beyanda bulunmakla birlikte, usul ve esasları Tebliğ'de gösterilen belgelerin de aynı hak düşürücü süre içerisinde sunulması gerektiğine dair herhangi bir zorunluluk gösterilmediği, iadeye ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Maliye Bakanlığı yetkili kılınmış ise de, söz konusu yetkinin, iade talebinin nereye ve nasıl yapılacağı, iade işleminde hangi belgelerin aranılacağı gibi düzenlemelerle sınırlı olduğunun kabulü zorunlu olup, hakkın özüne dokunabilecek ve hak düşürücü süre etkisi yaratacak bir düzenlemenin Tebliğ ile yapılmasının söz konusu olamayacağı, aksi halde, Kanunla düzenlenmesi gereken bir konunun Tebliğ ile düzenlenmesinin olayda olduğu gibi, kanunda öngörülmeyen bir sınırlamanın tebliğ ile getirilmesi sonucunu doğuracağı ve kuvvetler ayrılığı rejimine ters düşeceği anlaşıldığından, kanunda öngörülmeyen bir süre sınırlandırması getiren Tebliğ'e istinaden tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” gerekçesi ile davanın kabulüne ve idari işlemin iptaline karar vermiş, karar istinaf mahkemesinin davalı idarenin istinaf talebinin esastan reddi ile kesinleşmiştir.

Danıştay Üçüncü Dairesinin, benzer bir uyuşmazlıkta vermiş olduğu 04/10/2024 tarih ve E:2022/3901, K:2024/5103 sayılı kararı da emsal niteliktedir.

KDVK’nun 32. maddede yer alan düzenleme ile verginin iadesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Maliye Bakanlığı yetkili  kılınmış ise de, bu yetkinin, iade talebinin nereye ve nasıl yapılacağı,  iade işleminde hangi belgelerin aranacağı gibi,  düzenlemelerle sınırlı olduğunun  kabulü gerekir, yani Kanunun verdiği bu yetki bir şekilde kullanılırken  2 yıllık sürenin ötesinde bir süre belirlenmesi mümkün olmadığı gibi, hakkın özüne dokunacak biçimde getirilen birtakım  şekli şartlarla ( standart talep dilekçesi ya da listelerin  girişi gibi ) da, bu süreyi fiilen kısaltmak mümkün değildir. 2 yıllık sürenin belirlendiği yasa maddesinin herhangi bir yerinde, Maliye Bakanlığı’na, KDV iade sürelerinin kısıtlanması yetkisi verildiğine dair bir husus bulunmadığı da açıkça ortadadır. Dolayısıyla kanunda öngörülmeyen bir hak düşürücü sürenin tebliğle getirilmeye kalkışılması da açık bir şekilde hukuka aykırıdır.  Kişilerin haklarının kısıtlanmasını ya da belli bir haktan yararlandırılmasının belirli sürelerle sınırlandırılmasını öngören düzenlemelerin, Anayasanın  “Vergi Ödevi” başlıklı  73. maddesi uyarınca ve  ‘verginin kanuniliği’ ilkesi gereğince  ancak kanunlarla yapılabileceğine,  buna göre bir takım hakların kısıtlanmasını veya belli bir haktan yararlandırılmasının belli sürelerle sınırlandırılmasını öngören düzenlemelerle, bir hakkın özüne dokunabilecek bir düzenlemenin, tebliğ hükmü ile yapılması söz konusu olamayacaktır.


Yol Tarifi